-Geçen Haftanın Devamı - (2)-
(Uliminatunun dünya devletlerindeki savaş ve ekonomi politikaları)
Bir önceki yazımızda uliminatu gerçekliğini amaç ve gayelerini ve mandası altına aldığı ülkeler üzerindeki ve dolayısıyla bu ülkelerle beraber yeni dünya düzeninin kurulması için diğer üye olmayan devletler üzeninde plan ve programları yaparak yeni dünya düzenine katmak gayesiyle maşa olan ülkeleri kullanmaya başlar.
Bu süreç gâh yardım dernekleri adı altında gâh insani vakıflar adı altında gâh inançlar mezhepler(tarikatlar) ile gâh ülkeler arası savaş çıkartma terör olaylarını destekleme ve uyuşturucu ticaretleri ile bazen karşı duruş bazen içinde olarak hem nalına hem mıhına vurmak sureti ile az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere Tavşan Kaç Tazı Tut muamelesi yaparak ülkeleri ve içinde yaşayan etnik ayrılıkları coşturarak ülkeler bazında ilk savaş ve bazen de sınır ihlalleri yaptırmak sureti ile ülkeler arası savaşların olmasına sebebiyet vermektedir. Bunun en basit örnekleri birinci dünya savaşı sırasında yerinden yurdundan edilmiş Filistin halkının ve İsrail Yahudilerinin 1914-1918 dönemi içerisinde Alman faşizmi ve faşist lider Adlf Hitler aracılığıyla ‘ya benden olursunuz, ya ölürsünüz’ anlayışıyla üstün ırk dayatması yaparak fırınlarda binlerce insanın diri diri yakılmasına ve binlerce masum halkın savaşlar bahanesiyle kurşuna dizilmesine namuslarının payımal olmasına neden olmak suretine ve aynı zamanda Fransa, Avusturya, Bulgaristan gibi ülkeleri de kullanarak Alman faşizmine karşı gelmeleri için milyon dolar silah ve mühimmat yardımı yaparak birinci dünya savaşının çıkmasına neden olmuş ve bu savaşlar sonrasında sözde devletlerarası andlaşma(yardımlaşma) paktı adı altında NATO, UNİCEF, BM gibi kurumlar kurmak sureti ile üllimunatü ailesinin amaç ve gayelerine hizmet ettirilmesi noktasında çalışmalar yapılarak bir taraftan sözde dünyada barışı ve sulhu sağlamak diğer taraftan çıkar amaçlı girdiği ülkenin yer altı yer üstü zenginlik kaynaklarına göz dikerek nemalanmak istemiştir. Bunun en bariz örnekleri de son otuz yıl içerisinde BOP(Büyük Ortadoğu projesi) için 1950 yılından bu tarafa hakimiyeti altında bulundurduğu Irak, İran ve Suudi Arabistan’da siyah altın tabir edilen petrolün işletme ve ticaret hakkını ele geçirmek amacıyla İngiliz hakimiyetinde bulunan 1940 lar da devlet statüsü kazanan Irak’a karşı İngilizleri kışkırtarak Irak ve İngiltere arasındaki manda sözleşmesinin getirisinden fazlasını kendi hakimiyetleri altına almak için Irak Şii anlayışına hakim ve Saddam Hüseyin başa getirilmiş ancak Saddam Hüseyin’in fevri hareketleri ve anlaşmaya uymaması sonucunda 1993 sonrası Irak Birleşik Arap emirlikleri arasında sınır ihlali nedeni ile bir taraftan Saddam Hüseyin’e destek verirken diğer taraftan Birleşik Arap emirliklerine silah ve mühimmat sağlayarak onların petrollerine konmuş 2000 yıllarına gelindiğinde Irak İran (goland tepeleri ) nedeni ile 2 ülke arasında savaş çıkartmış ve bu savaş 7-8 yıl sürmüş, bu süreçte İran Rıza Pehlevi yönetimine destek olup Irak a karşı saldırtmış ve nihayetinde 2001 körfez savaşına kadar durum devam etmiş ve bu arada Türkiye o zamanki devlet yönetimi de bir koyup üç alma taktiği yapacağını sanarak BOP rüyası içerisinde kendine yer edinmiştir. Nihayetinde tüm savaşlarda olduğu gibi savaşların yegane kazananı silah tüccarları ve kapitalizm…. Dolayısı ile masonluk ve yine dolayısı ile uliminatü ailesi yani dünyaya yön verenler kazanıyordu.
Gerek birleşmiş milletlerden gerekse dünya bankasından yardım alan tüm ülkeler bu borç batağından hiçbir şekilde kurtulamadıkları gibi sonuçta kendi iç düzenlerinde çatışmalar ayaklanmalar ve bölünmeler oluşturmaktadır. İran, Irak, Mısırda olduğu gibi ayrıca BM’lere üye olan ülkeler yardım veya kredi almak istediklerinde en az 100 maddeden oluşan ve ülke içindeki bankalar, sanayi alt ve üst yapı, dijital sistem, fiber sistem iletişim ve KİT’ler ile buralarda çalışanların maaşlarının karşılanması noktasında eksi yönde (zararına) yapılan sözleşmeyi imzalamak zorunda bırakılıyor ve kredi çekildikten sonra ödemekle borç bitirilemiyor. Bunun en güzel örneği Arjantin 2014 yılından bu yana dünya bankasından aldığı krediyi ödeyemediği iflas manifestosu ilan ederek 6 kez devlet başkanlığı seçimi yapmış. Ancak uliminatü ailesinin istediği insan kazanamaması nedeniyle seçimler iptal edilerek yeniden seçimler yapılmıştır. Türkiye’de de bunun örnekleri yakın tarihimizde de vardır.
Tüm bu oluşumlar ile birlikte 2011 yılındaki Amerika İkiz Kulelerinin sözde terör saldırısı El-Kaide terör örgütü tarafından yapıldığı basına anlatılmış olsa bile gerçekte Amerika’nın iç istihbaratının ve ülimünatu yönetiminin Amerika başkanlık seçimlerinde etkin rol oynamak için gösterecekleri adayın kazanabilmesi için kendi insanına bile suikast yapabilecek katledebilecek bir canavar ruhla karşı karşıyayız. Çünkü 2011 yılından önce gerek Suudi Kraliyet yönetimine ters düşen aileleri gerekse El-Kaide örgütünün başı olan Bin Ladin yakın ailesi Amerika’da yaşıyordu. Bunlar Amerika’ya sığınmış insanlardı, korunmaları gerekiyordu. Ancak 2011’deki İkiz Kuleler saldırısı öncesinde plan ve proje gereği bu her iki aile fertleri Amerika’dan apar topar adı verilmeyen bir ülkeye sığınmacı olarak gönderildiler. Çünkü ülkede yani Amerika’da milliyetçilik ruhları ve Hristiyan (Katolik-protestan) inançları üzerinde demagojik oyunlar oynayarak kışkırtmak ve iç kargaşa olması halinde oradaki İslam halkına (koruması altında olanlara) zarar gelmemesi amaçlanmıştır.
Yeni dünya düzeni içerisinde aktif rol alan 13 aileden oluşan ve artı olarak Amerika İngiltere Fransa gibi ülkelerinde başını çektiği kapitalist düzenin içinde yaşayan halkın inanç düzenine baktığımızda çoğunluğun Yahudi inancına sahip halk olduğu görülecektir. Ancak bu gaddar ve canavar ruhlu ulmunatü ailesinin Yahudilikle yada başka bir inançla uzaktan ve yakından olmadığı kendilerinin derece ve görev alanlarına göre yaptıkları gizli toplantılardan dışarıya sızabilen (ketum olmaları nedeniyle) bilgilere göre bunlar Satanizm inancının daha da ötesi kuru kafa ve büyücülük inancının yegane temsilcileri olarak Yahudilik inancını kendilerine kamuflaj edenler topluluğudur.
Siyonizm eski ahitte (Tevrat) anlatıldığı üzere kutsal ırk ve kutsal topraklar kavramı ile kendilerine M.Ö 4000 yıllarından bu yana sürgün edilmeleri bahanesiyle tüm dünyayı kasıp kavuran bir hırsla yok etmek ezmek kontrol altında tutmak ve kendi istedikleri düzeni kurmak gayesiyle hareket etmektedirler.
Kapitalist, Siyonist, Masonluk ve dolayısıyla ulimunatu anlayışı hiçbir ırkın hiçbir inancın ya da hiçbir devletin tek temsilcisi olamaz. Çünkü bu ailede ve üyelerinde tüm dünyadan sosyalist kapitalist dinci Ateist Cumhuriyetçi vb. her toplumdan her inançtan ve her devletten üyeleri bulunmaktadır. Sebebine gelince Napolyon un dediği gibi para para para…
Barışçıl huzurlu ve can güvenliği yaşam dileğimle aşk ile…
- DEVAMI HAFTAYA-