Geçen yazımda Aşk’ın doğuşunu anlatmıştım. Bu yazımda Aşk’ın bedende yaşamından bahsetmek istedim. Sevdiğin ruhunda yaşamaya başlayınca kelimeler onu anlatır.
Gözler onu görür, eller ona dokunur. Ayaklar ona yürür artık sen yoksun hep o var. Hani Leyle Mecnuna haber salar “Beni seviyorsa, bir parmağını keser bana gönderir”. Mecnun cevaben “Neremi keseyim, her yerim leyla” demişti.
Çünkü Leyle Mecnun’da yaşıyordu. Artık Mecnun yok Leyla var idi.
Bende ruhumda yaşayan adeta benimle bütünleşen, benimle yaşayan bir aşkımdan, bir sevdamdan bahsetmek ve sizlerle paylaşmak istedim.
İlham kaynağım ruhumdan gelen sestir.
Çünkü o benim içimde yaşıyor. Kralların, padişahların, Sultanların rüyasını süsleyen peygamberin bile müjdesini verdiği uğruna nice canların feda edildiği, hazinelerin tüketildiği, zaferi gönüllerde bayram sevinci, mağlubiyeti yürekleri yakan nice medeniyetlere başkentlik yapan yedi tepeden dünyaya ışık saçan, denizi ile insanlara Ab-u Hayat olan, köprüleriyle canları kavuşturan, ismiyle gönüllere taht kuran, heybetiyle korku salan, martı sesleriyle insanlara ninni söyleyen, havasıyla gönülleri ferahlatan, toprağının tarihi anlatırcasına konuştuğu, nüfusu ve içindeki kültürleriyle adeta tüm insanlığa “Bir Ol Birlik Ol ”çağrısı yapan, Mimarisi ile geçmişi ve geleceğe hep liderlik yapan, yaşam dönemlerde hep zirvede olduğunu ispatlayan, Camileri ile iman tazeleyen, sarayları ile gözleri doldun, ilçe ve mahalle isimlerindeki sırlar ile adeta tarihi canlı yaşatan, Sultan Ahmet mi desem Eminönü’mü desem, Fatih mi desem, Üsküdar mı desem, Edirnekapı mı desem, Mahallelerden Acıbadem mi desem, Beylerbeyi mi desem, Aziz Mahmut Hüdai mi desem, İcadiye mi desem, Çengelköy mü desem…
Bir imam sedasıyla sanayide ve ticarette önderliğini ispatlayan, her türlü oyunlardan, kumpaslardan, tuzaklardan başarı ile kurtulup, galip oluşunu ispatlayan, sokaklarında dolaşan arabaların değil, plakasındaki No’su ile adeta cihana meydan okuyan, 6 kıtada kendinden söz ettiren, canın ruhum gözbebeğim
İSTANBUL … İSTANBUL …İSTANBUL…
Güneş bile sende farklı, Hilal bile sende farklı, Hava bile sende farklı, Su bile sende farklı. Çünkü sen çokkkkk farklısın.
İSTANBUL… İSTANBUL… İSTANBUL…
Suyu akmayan bir çeşme olaydım, ama sende olaydım, sende ölümsüzleşeydim.
İnsanlar senin yollarını, köprülerini, denizini Tarih kokan topraklarını görmeye geliyor. Senin yolların ve köprülerin damarlarım, üstünde dolaşanlar hücrelerim, denizin ise kanımdır.
Sen Ben idim, Ben Sen idim…
İSTANBUL… İSTANBUL… İSTANBUL…