Engelli olmak dediğimiz zaman aklımıza fiziksel veya zihinsel özürlü insanlar geliyor haliyle, ama engelli olmak bununla sınırlı değil tabiki..!
Yaşam engelli, iş engelli, hak engelli, inanç engelli, özgürlük engelli ve say saya bildiği kadar, yeter ki engel koymayı kendine şiar edin bakın daha ne engeller çıkacak ve çıkartılacak tır...!
Yaşam içinde insanların tek düze robot gibi tek tip veya kürek mahkumu gibi tek kıyafet altında toplama yada herkesin aynı şeyi düşünme, kabul etme yada ettirilmesi gibi bir dayatma mümkün değil, fakat yine ne yazık ki insanlar gerek Gen-lerinden kaynaklı gerek DNA, Kan uyuşmazlığı veya Sonradan meydana gelen çeşitli faktörler sebebi ile fiziksel ve zihinsel engelli olabiliyorlar.
Bu arada 3 Mart Dünya Engelliler günü nedeni ile engelli vatandaşlarımızın ve dünyadaki diğer engelli insanların yaşamlarında engelleri ortadan kaldırabilecek sosyal psikolojik ve ekonomik destek ve yardımlar verilmesi talebi ile Günlerini kutluyor ve her insanın birer engelli adayı olduğunu dile getirmek istiyorum.
Gelelim fiziksel ve zihinsel yani doğal yollardan olan engelli durumlar dışında bizzat biz insanlar tarafından yek diğerimize karşı yaptığımız tavır, yasaklama ve hak gaspı nedeni ile koyduğumuz ve koymaya doyamadığımız engellere,,,
Anayasadan kaynaklı fikir ve düşünce hürriyet yasalarımızda yer almasına rağmen ileri sürmek istediğimiz fikrin hakimiyet sahibi patronların çıkar ve düşünlerine ters geliyor, gelecek diye kaç insanın tutukevlerinde engelli olduğunu ve bu insanların, çalma çırpma hırsızlık cinayet katliam sahtekarlık vb hiç bir şekilde suç isnatları da olmamasına rağmen sadece aykırı fikir üretmesi ( buda hem yasal hak ve hemde insanın doğası gereği tavrını ortaya koyma şekli ) nedeni ile susturmak engellemenin yaşama dair bir engel koyma olmuyor mu..!
Kişilerin felsefi düşünceleri, inançları, ideolojileri tıpa tıp benzer olmaz ve olamazsa aynı ana babadan olan aynı eğitimi kültürü ve inanç öğretilerini öğrenen kardeşler arasında bile ayrık tezat düşünce ve fikirler olurken , milyonların tek tip olmasını beklemek ve dayatmak abes değil de nedir..?
İnançsal anlamda ideolojik anlamda siyasal anlamda farklılıklar zenginlik sayılması gerekirken ve bu zenginlerin fikir ve düşüncelerinden öğretilerinden dersler çıkartılarak ortak yaşamda düzen adalet ve huzur yasalarını düzenlemek de kullanmak varken , kimisini inancından dolayı engellemek, kimisini fikir ve düşüncesinden dolayı engellemek, kimisini renginden, dinden, cinsiyetinden dolayı , tahsilinden dolayı, ve daha nice sebeplerden dolayı engellemek hangi hukuka hangi vicdana ve hangi insanlığa sığar..!
Devletler, kendi sınırları içinde yaşayan insanların fikirlerine, inançlarına, dillerine, cinsiyetlerine saygı duymadığı ve yasalarını da bu düzenin sağlanması için yapmadığı ve yönetenlerin de herkesi insan ve yaşama, Yaşatılması gereken birer birey olarak görmedikten sonra o ülkede huzuru, barışı ve birlikte yaşamı idame ettirmek sadece ve sadece sindirmekle olur ki ona da hem yaşamak denilmez hem de bu tür ayrılıkların yer altına inmelerine zemin hazırlanmış ve dış mihrak dediğimiz rüyalarında beklentilerinde hep hakimiyet sağlama ve onların ( yer altı yer üstü ve diğer doğal zenginlikleri ) kullanımına ve dolayısı ile iç kaosa çanak tutmuş olursunuz.
Uzay çağında ,bilgi çağında, felsefe ( sorgulama ve ifade etme ) çağındayız diyoruz ,ama gel gör ki, despot zihniyetler, sadist düşünceler ve kraldan çok kralcı olanlar eliyle kendi insanlığımızı kendi iradelerimizi, kendi yaşamımızı yine aynı yaratıklar ( insanlar..! ) eliyle zorbalığı ve engellemeleri vasıtası ile kendimiz yapıyor ve bundan da sadistçe haz alıyoruz, Neden mi? Çünkü insan Egoları ve Aklı ile bir bütün olan varlıktır, kimi insan Egolarının esiridir, onlarda akıl aranmaz, kimisi de aklı vicdanı ve hoş görüşü ile vardır bunlarda da Ego aranmaz. Bu nedenle kendi içindeki çatışmaları devam eder gider.
Çözüm..; Felsefe ve ilimi okumayı sorgulamayı ve kendini ifade etmeyi yasalarla ve bireysel olarak kabul etmemiz yolu ile, konuşma adamı, fikir tartışma ve münazara adabı oluşur ve dikte yerine hoşgörü, red yerine eleştiri özeleştiri diyalektiğini uygularsak mesele çözüme doğru gider diye düşünüyorum, Niye düşünüyorum? Çünkü cehalet ve ego'nun en çok tavan yaptığı yerlerden biride ( kişisel olmakla beraber ) okumuş cahiller dediğimiz Diplomalı Cahillerde de ağırlık taşımaktadır. Ben egosu, üstünlük egosu, hakimiyet egosu gibi...
Ama yine de Fiziksel engelleri nasıl-ki bu tür engelli vatandaşlarımıza gerek kişisel gerek kurumsal ve gerekse yasal zeminlerde çözümlerde el birliği gönül birliği yapmamız gerekiyorsa, diğer engelleri de yine elbirliği vicdan, akıl ve Eğitimle aşa biliriz..
Engelsiz bir yaşam için aşk ile...