Çok değil yaklaşık olarak bundan bin yıl önce de böyle bir şey iddia edilebilir miydi bilmiyorum ama şu an büyük bir inanç ve kavrayışla bu fikrimizi ifade edebiliriz. Hepimiz kendimizin peygamberiyiz.
Ìnsanlar ilk olduklarına inandıkları ataları Adem'den bu yana çok çeşitlendiler, çok farklılaştılar ve çok fazlalaştılar. Tarihleri boyunca nice yanlışa bulaştılar, türlü akılalmazlıklara teslim ettiler kendilerini. Herhalde Tanrının hususi yaratıkları olduklarındandır ki-en azından bize öyle anlatıldı.- yok olmaya yakın zamanlarında elçi diye adlandırılan yol göstericiler sayesinde tekrardan varoluş çizgisine dönmüşlerdir. Bazıları da ne kadar ısrar edilmişse de bir türlü dönüş yolunu bulamamışlardır. Umarım hâlâ birer şansları vardır. Peki ne değişti o günlerden bu günlere, neden biricik Tanrımız artık elçilere veda edin dedi bizlere bin dört yüz küsur sene önce hata yapma payımız mı azaldı, o arzulanan mükemmelliğe mi eriştik ya da Tanrı aman artık sıkıldım sizlerden ey insanlar mı dedi, veya bazı felaket tellallarının dediği gibi artık sonumuz yakın olduğundan bizi kendi halimize mi bıraktı ne kadar çoğaldığımızı görmezden gelerek? Hepsine gülüp geçin ve bir kenara atın bu kuruntuları. Ve cevabı kendi içlerimizde aramaya koyulun. Böylece daha mantıklı açıklamalar yapabiliriz.
Teknoloji geliştikçe, bilimsel ilerlemeler arttıkça ve bilgiye erişim olanaklarımız çoğaldıkça kendimize ait olan zihnimizi şekillendirmemizde o oranda kolaylaşmaktadır. Bilgiyi elde ettikçe farklılaşıyoruz, başka boyutlara geçiyoruz ve sınırların ötesini zorluyoruz. Artık varolan kalıplar bizi taşıyamamakta, hatta neredeyse hiçbir ihtiyacımıza cevap veremez duruma gelmektedirler. Çünkü artık kendi ihtiyaçlarımızı, kalıplarımızı, yaşayış felsefemizi kendimiz şekillendiriyoruz. Benzer durumlar ama tamamıyla öznel deneyimler. Çağın koşullarına hitap edecek düzeyde... Tüm bunların mevcudiyetinin farkına varıp hâlâ biz şunlarız, biz bunlarız, bizim kalıp yargılarımız var, biz kendimizi var olan yolda yolcu gibi görüyoruz türden açıklamalar tatminden uzak seslenişlerdir. Zira bunu ifade ettiğimiz andan itibaren her şeyin farkına varıyoruz. Hal böyle olunca ne yapacağımız konusu da tam bir muallak haline geliyor. Ve ben söyleyeceklerimi bundan sonrasına bir tedavi olarak sunuyorum.
Artık hepimiz kendimizin peygamberiyiz. Başka hiç kimseden sorumlu değiliz. Hiç kimseye elçi değiliz, hiç kimseye ulak değiliz, taşıyıcı değiliz...
Artık hepimiz kendimizin peygamberiyiz. Kimse için üzülmeyeceğiz, dertlenmeyeceğiz, gözyaşı dökmeyeceğiz, af dilenmeyeceğiz...
Kendimizin peygamberiyiz. Hesap sormayacağız çünkü hesap vereceğiz, yönlendirmeyeceğiz çünkü kendimizle uğraşacağız, savaşmayacağız zaten bir varoluşun içinde olacağız...
Peygamberiz biz. Ölüleri diriltmeyeceğiz, denizleri yarmayacağız, rüzgara emir vermeyeceğiz, gök cisimlerini ortadan ikiye ayırmayacağız, sultanlıklar yıkıp yenilerini inşa etmeyeceğiz, kahin olup geleceği okumayacağız...
Neyiz biz? Kitaplar bize inmeyecek, tanrının yoldaşları eşlik etmeyecekler bize, arada bir seslenmeyecek bize ya da kendisi, ibadethaneler açmayacağız, şartlar öne sürmeyeceğiz...
Biz böyle bir tasnif yaptık ama kendi peygamberliğinizi kullanıp taraftar bulmaya yeltenmeyiniz . Bu size herhangi bir fayda sağlamaz. Karşınızda sizin gibi olan milyarları bulursunuz çünkü. En iyisi mi kendi kendinizi idare edin, dürtün ve olası hatalarınızı fark edip onlarla yüzleşmeyi deneyin. Belki de böylece Tanrının biricik kulları olma yolunda önemli adımlar atabilirsiniz. Ey sevgili peygamberler! Peygamberliğiniz size müjde olsun.