Kapitalist sermayenin tek amacı dünya ekonomisini elinde oynatmaktır. Bu maksatla halk arasında da söylendiği üzere paranın dini imanı yoktur.
Yakın tarih itibariyle 2014’ten bu tarafa Ortadoğu ve yakın balkan ülkeleri ile genelinde İslam ülkeleri nezdinde bir yüzeysel inceleme yaptığımızda Libya, Mısır, Irak, Suriye ve nihayetinde Afganistan gibi ülkelerin geçmişten günümüze temel dini inançlarının İslamiyet kaynaklı olduğu ancak Ortadoğu’da İslam’ın ekonomik kaymağını yiyen Suudi Arabistan(dini inanç gereği hac ziyareti) yeraltı zenginlik kaynakları olarak da Irak, Katar, Suudi Arabistan vb ülkelerin dış görünümleri İslam olsa da iç görünümlerinin ne olduğunu tespit etmek mümkün değildir.
Çünkü, İslami anlayış gereği yardımlaşma ve paylaşım olması şartı varken ‘’yere düşene bir tekmede sen at’’ anlayışı hakim olduğundan İran-Irak savaşında 20’den fazla İslam ülkesinin ortasında olan ve yüzölçümü bir Konya kadar olmayan İsrail devletinin Golan tepelerinde estirdiği bombardıman ve sınırlarda uyguladığı tecrit göz önüne alındığında buna tepki hiçbir İslam ülkesinden gelmemiştir. (Cuma namazı çıkışı protesto harici) ama tam tersi savaşan iki devletin arabuluculuğunu yapmak yerine birbirlerini öldürmeleri için kapitalist sermayenin uşaklığını yaparak Amerika, İsrail ve Rusya’nın yaptığı nükleer silahların satımını ve arabuluculuğunu yapmak suretiyle planın bir parçası durumuna gelmişlerdir.
Emperyalist Amerika ile Neo-Faşist Rusya’nın dış görünümde insani yardım ölümlerin durdurulması ve nükleer silahların kullanılmasına engel olması başlığı altında Irak’ta, Mısır’da, Suriye’de ve son olarak da Libya’da yaptıkları planların perde arkasının objektif olarak incelediğimizde hiçte insani olmayan ve barış temelli olmadıkları gayet açık seçik ortadır.
20 yıllık bir süredir sözde Irak’ta barışı ve huzuru getirmeye çalışan ve oradaki yine sözde nükleer silahları topladığını söyleyen emperyalist güçlerin söz konusu ülkelerin ekonomik kazanımlarına çöktüklerini ve bu vesile ile oranın hazinesini tam takır edercesine kendilerine bağımlı hale getirip dünya ülümantu ailesinin planlarını gayet güzel işletmektedirler.
İşte burada asıl mesele İslam birliği, İslam kardeşliği ve savaşlara dur deme yerine ‘’ itten de ölen kâr, kurttan da ölen kâr ‘’anlayışı ile Libya’da Taliban’ın başkent Kabili işgal etmesi üzerine Amerika’nın 20 yıllık sözde demokrasi işgali bir anda ülkeyi (kahraman) Türkiye Cumhuriyeti’ni maşa olarak kullanarak başkent Kabil’e ve Afganistan’a Türk askerini yerleştirme planının perde arkası argo deyimle iti ite kırdırmadır. Yani Amerika’nın ve Rusya’nın zihniyeti ‘’bana hiçbir şey olmasın ama ülkenin kaymağını da ben yiyeyim’’ anlayışıdır. Bu nedenle terörist Taliban örgütünün önünden açık olarak kaçmışlardır ve yerlerini ölümü hak eden (şehit) Türkiye’ye meydanı bırakmışlardır. Sadece son 20 gün içerisinde ülkemize İslam devletleri olan İran, Suriye ve Irak üzerinden binlerce Afganistanlı mülteci giriş yapmıştır. Bunun yanında Afganistan devlet başkanının taşınamayacak miktarda uçak dolusu para zihniyet ve merkez bankası altınlarını da yanına alarak ülkeyi terk etmesi de cabasıdır.
Ülkeyi terk eden Afgan devlet başkanının aynı kapitalist ve Neo Faşist devletler ‘’ne olur bize gel, bize konuk ol biz seni koruyalım’’ diyerek aslında asıl gayelerini ortaya koymuşlardır. Sonuç olarak Afganistan’daki planın aman aman matematik problemi çözmek gibi olmadığı açık seçik Türkiye askerinin ve Türkiye’nin rejimine yönelik o kadar İslam devleti varken ve oralardan geçip ülkemize gelen mültecilerin ve halen gelmeye devam edecek olan insanların ekonomik, sosyal ve kültürel hiçbir davranışlarının ülkemiz insanları ile ve yönetimimiz ile uyuşmamasına rağmen ülkemizin işgal altında olduğunu görmemek aptallıktır.
Zaten BOP projesi çerçevesinde de adına metal yorgunluk, zihinsel yorgunluk, rejim yorgunluğu yada sözde İslamlaştırma gibi safsatalarla Cumhuriyetimize kast edilen bir tavır ortada olup nihai amacın Cumhuriyet rejimi yerine kapitalist sermayeye köle, halife devlet ruhunu yerleştirmektir ve bunun alt yapısı da gerek bundan önceki milletvekilliği ve genel seçimlerde ve bundan sonraki seçimlerde vatandaşlığa alınan oy kullanma hakkı verilen ancak hiçbir şekilde ülkemize askeri güç ve ekonomik güç olarak desteği olmayan çeşitli mülteci guruplarının yerleştirilmesidir.
Asıl sorulması gereken Türkiye’nin amacı İnsani Yardım mıdır, yoksa gerçekten BOP projesini yürütmek midir? Şayet insani yardım ise Irak’tan Kuzey Kürdistan bölgesinden Şengel’den erinden yurdundan edilen Ezidi insanların neden ülkemize girişlerine müsaade edilmediğine sorusu sorulmalıdır ve neden Suriye’den gelen milyonlarca Suriyeli mültecilerin iş yerlerinde çalıştıkları alanlarda vergiye tabi tutulmadıklarıdır ve neden T.C.de askerlik görevi neden yaptırılmadıklarıdır.
Amaç her ne olursa olsun burada kaybeden Türkiye Cumhuriyeti ve içinde yaşayan insanlarımızdır. Yarın Taliban gibi terörist bir haleti ruhiye içerisinde olan zihniyetin ve halefi anlayışının hakimiyeti halinde kadınlarımızın kızlarımızın içinde bulunacakları durumları düşünmek bile istemiyorum.
Devlet yöneticilerimizin tüm bu gidişatı göz önüne alarak Afganistan planını, Suriye planını yeniden yeniden gözden geçirmelerini insani yaklaşımla kararlarını vererek ülkemizin huzuru ve selameti ile laik rejimimizin korunmasını talep ederim… Aşk ile….