Özel Metrolife Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr.Dr. Veysel Toprak oruç tutacak ve tutmakta olan annelerin bebeğin sağlık gelişimine dikkat çekerek birçok hususta uyarılarda bulundu.
“Bebekte Yan etkiler olabilir”
Toprak, oruç tutacak anne adaylarında kendi sağlığı ve bebeğin sağlıklı gelişimi açısından riskleri göz önünde bulundurmalarını gerektiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “
“Normalde insanlar açlığa uzun süre dayanabilirken gebelikte bu süre üçte bir oranında daha kısadır. Nitekim dinimizde de gebelik ve emzirme dönemindeki kadınlar için oruç yükümlülüğü yumuşatılmıştır. Gebeler, hem kendileri hem de taşıdıkları bebekleri için daha fazla miktarda kalori, protein, mineral ve vitamine ihtiyaç duyarlar. Gebelikte vücutta şeker kullanımının artması sonucunda kan şeker düzeyleri düşer ve daha sık acıkılır. Şeker seviyesini sabit tutabilmek için sık ve küçük porsiyonlar halinde beslenilmesi gerekir. Halbuki oruç tutulması durumunda bu prensibe uymak zordur. Beslenmenin sürekli olmaması düşük kan şekeri seviyelerine, düşük şeker seviyesi ise yağ hücrelerinin yıkımına, bu da kanda keton cisimciklerinin artmasına neden olur. Keton cisimciklerinin kanda artmasının ve bebeğe geçmesinin nörolojik ve psikolojik yan etkileri ise çok iyi bilinmemekle birlikte, yıllar sonra bazı yan etkilerinin olabileceğinden söz edilmektedir.”
“Gebelikte sıvı alımı arttırılmalı”
Dr. Toprak gebelikte sıvı ihtiyacınının arttığına dikkat çekerek, “Diğer yandan gebelikte vücudun sıvı ihtiyacı artar. Bu nedenle gebelikte sıvı alımının da arttırılması gereklidir. Sıvı alımındaki azalma veya sıvı kaybının artması (terleme, ishal...), annenin böbrek fonksiyonlarını, kan basıncını ve sonunda bebeğin içinde yüzdüğü amniyon sıvısını etkileyebilir. Bu nedenle oruç tutan anne adayının gebelikte yeterli kalori ve sıvıyı alamaması veya aldığı halde vücudun mevcut bazı hastalıkları nedeni ile bunları gün içine düzgün yayamaması durumunda genel bir halsizlik, yorgunluk, tansiyon düşmesi, baş dönmesi, sinirlilik, ağızda kuruluk, az idrara çıkma, kabızlık, ateş yükselmesi gibi yan etkiler ortaya çıkabilir.
“Gebeliğin her safhasında oruç risklidir”
Sahur ve iftar saatlerinde gereğinden fazla besini depolama çabası da anne adayında hazımsızlık, kilo artışı gibi şikayetlere neden olabilir. Aç olarak (sahur yapmadan) oruca başlama isteği ise daha ağır yan etkilere yol açar. Az sıvı alımına cevap olarak terleme azalacağından, vücutta toksik maddelerin birikimi artar. Her ne kadar gebeliğin ilk 3 ayında oruç tutmak riskli dense de gebeliğin bütün safhaları bebeğin gelişimi açısından büyük önem taşıdığından gebelikte oruç tutmak risk taşımaktadır.
Gebelikte uzun süre aç kalınmadan sık sık azar azar yemek yenmesi ve sıvı tüketilmesi anne ve bebeğin sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır.” Diyerek sözlerine son verdi.
“Bebekte Yan etkiler olabilir”
Toprak, oruç tutacak anne adaylarında kendi sağlığı ve bebeğin sağlıklı gelişimi açısından riskleri göz önünde bulundurmalarını gerektiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “
“Normalde insanlar açlığa uzun süre dayanabilirken gebelikte bu süre üçte bir oranında daha kısadır. Nitekim dinimizde de gebelik ve emzirme dönemindeki kadınlar için oruç yükümlülüğü yumuşatılmıştır. Gebeler, hem kendileri hem de taşıdıkları bebekleri için daha fazla miktarda kalori, protein, mineral ve vitamine ihtiyaç duyarlar. Gebelikte vücutta şeker kullanımının artması sonucunda kan şeker düzeyleri düşer ve daha sık acıkılır. Şeker seviyesini sabit tutabilmek için sık ve küçük porsiyonlar halinde beslenilmesi gerekir. Halbuki oruç tutulması durumunda bu prensibe uymak zordur. Beslenmenin sürekli olmaması düşük kan şekeri seviyelerine, düşük şeker seviyesi ise yağ hücrelerinin yıkımına, bu da kanda keton cisimciklerinin artmasına neden olur. Keton cisimciklerinin kanda artmasının ve bebeğe geçmesinin nörolojik ve psikolojik yan etkileri ise çok iyi bilinmemekle birlikte, yıllar sonra bazı yan etkilerinin olabileceğinden söz edilmektedir.”
“Gebelikte sıvı alımı arttırılmalı”
Dr. Toprak gebelikte sıvı ihtiyacınının arttığına dikkat çekerek, “Diğer yandan gebelikte vücudun sıvı ihtiyacı artar. Bu nedenle gebelikte sıvı alımının da arttırılması gereklidir. Sıvı alımındaki azalma veya sıvı kaybının artması (terleme, ishal...), annenin böbrek fonksiyonlarını, kan basıncını ve sonunda bebeğin içinde yüzdüğü amniyon sıvısını etkileyebilir. Bu nedenle oruç tutan anne adayının gebelikte yeterli kalori ve sıvıyı alamaması veya aldığı halde vücudun mevcut bazı hastalıkları nedeni ile bunları gün içine düzgün yayamaması durumunda genel bir halsizlik, yorgunluk, tansiyon düşmesi, baş dönmesi, sinirlilik, ağızda kuruluk, az idrara çıkma, kabızlık, ateş yükselmesi gibi yan etkiler ortaya çıkabilir.
“Gebeliğin her safhasında oruç risklidir”
Sahur ve iftar saatlerinde gereğinden fazla besini depolama çabası da anne adayında hazımsızlık, kilo artışı gibi şikayetlere neden olabilir. Aç olarak (sahur yapmadan) oruca başlama isteği ise daha ağır yan etkilere yol açar. Az sıvı alımına cevap olarak terleme azalacağından, vücutta toksik maddelerin birikimi artar. Her ne kadar gebeliğin ilk 3 ayında oruç tutmak riskli dense de gebeliğin bütün safhaları bebeğin gelişimi açısından büyük önem taşıdığından gebelikte oruç tutmak risk taşımaktadır.
Gebelikte uzun süre aç kalınmadan sık sık azar azar yemek yenmesi ve sıvı tüketilmesi anne ve bebeğin sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır.” Diyerek sözlerine son verdi.