Coşkun, “Vicdanımızda ve hafızamızda yakıcı, öldürücü etkisiyle tüm canlılığını koruyan Halepçe katliamını lanetliyor, yeryüzünde işlenen tüm insanlık suçlarını telin ediyoruz. Barış ve kardeşlik ikliminin tüm yeryüzü coğrafyasını sarması için yaşanan acıları unutmayacak, unutturmayacak, bu uyanış, direniş ve diriliş mücadelemizi nesillere aktarmaya devam edeceğiz” dedi.
Saddam Hüseyin'in 16 Mart 1988'de Halepçe'de düzenlediği kimyasal saldırı binlerce Kürt’ün ölümüne neden olurken, binlerce kişi de yaralanmıştı. Saldırının acıları hala hissedilirken, Eğitim-Bir-Sen Şanlıurfa Şube Başkanı İbrahim Coşkun, olayın 31. yıldönümü nedeniyle bir açıklama yaptı.
Coşkun açıklamasında, yaşanan olayın vicdanın utancı olduğunu ifade etti. Katliamları yapanlardan hesap sorulması gerektiğini belirten Coşkun, insanlık suçların telin ettiklerini kaydederek, şu sözlere yer verdi:
“16 Mart 1988, egemenlikleri için hiçbir zulümden kaçınmayan emperyalistlerin işbirlikçileri Saddam’ın kimyasal bombalamalarıyla Halepçe’de, yaşayan Kürt kardeşlerimize karşı yapılan katliamın tarihidir. Aradan geçen bunca zamana rağmen aynı güçlerin, ümmet coğrafyamıza aynı amaç ve benzer işbirlikçilerle saldırılarını sürdürüyor olmaları, coğrafyamızın maruz kaldığı tehlikenin büyüklüğünün boyutlarını idrak etmemiz açısından ibretlik bir durumdur.
Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamalarına göre Halepçe’de günümüze kadar 43 bin 753 kişinin ölümü, 62 bin 200 kişinin sakat kalması, doğrudan kimyasal silahların etkisiyle bağlantılıdır. Bu soykırım yaşanırken, bir milyona yakın insan yerinden yurdundan ayrılmak zorunda kaldı. Halepçe katliamı, Irak Yüksek Mahkemesi tarafından, daha çok konjonktürel siyasi hesaplarla ancak 1 Mart 2010’da soykırım olarak tanınabilmiştir.
Birleşmiş Milletler gibi, katliamları önlemesi gereken kuruluşlar, Srebrenitsa’da görüldüğü üzere, katliamlara aracı olma görevi bizzat üstlenmiş gibidirler. Yeryüzü vicdanı etkili bir evrensel hareketle ayağa kalkmadığı, mazlum kitleler örgütlü bir güç oluşturamadığı, Müslüman ülkeler birlik ve beraberlik içinde siyasi tavır alamadığı için, zalimler yaptıkları zulmün sadist zevkiyle; mazlum, yaşadığı acıların telafisi imkânsız kayıplarıyla kalmıştır, kalmaktadır.
Yaşadığımız coğrafya, neredeyse her gün bir acıyla, trajediyle anılır olmuştur. En az yüz yıldır tek gün yok ki, bir darbe, bir suikast, bir katliam, bir savaş, bir zulüm, bir göç, bir kıyamet yaşanmasın. Eşsiz zulümler, işkenceler, yıldırmalar, işgaller, tecavüzler bu topraklara neredeyse kader olarak yaşatılmaktadır. Önemli olan, açık bir insanlık suçu olan bu kitlesel kıyım ve katliamların hesabının sorulmasıdır. Hesap sorulamadığı için evrensel odaklar ve onlardan güç alıp cesaret bulan yerli işbirlikçileri, tecavüz ve katliamlarına fütursuzca devam ediyorlar.
Eğitim-Bir-Sen Şanlıurfa şubesi olarak, vicdanımızda ve hafızamızda yakıcı, öldürücü etkisiyle tüm canlılığını koruyan Halepçe katliamını lanetliyor, yeryüzünde işlenen tüm insanlık suçlarını telin ediyoruz. Barış ve kardeşlik ikliminin tüm yeryüzü coğrafyasını sarması için yaşanan acıları unutmayacak, unutturmayacak, bu uyanış, direniş ve diriliş mücadelemizi nesillere aktarmaya devam edeceğiz.”
AJANS URFA
Saddam Hüseyin'in 16 Mart 1988'de Halepçe'de düzenlediği kimyasal saldırı binlerce Kürt’ün ölümüne neden olurken, binlerce kişi de yaralanmıştı. Saldırının acıları hala hissedilirken, Eğitim-Bir-Sen Şanlıurfa Şube Başkanı İbrahim Coşkun, olayın 31. yıldönümü nedeniyle bir açıklama yaptı.
Coşkun açıklamasında, yaşanan olayın vicdanın utancı olduğunu ifade etti. Katliamları yapanlardan hesap sorulması gerektiğini belirten Coşkun, insanlık suçların telin ettiklerini kaydederek, şu sözlere yer verdi:
“16 Mart 1988, egemenlikleri için hiçbir zulümden kaçınmayan emperyalistlerin işbirlikçileri Saddam’ın kimyasal bombalamalarıyla Halepçe’de, yaşayan Kürt kardeşlerimize karşı yapılan katliamın tarihidir. Aradan geçen bunca zamana rağmen aynı güçlerin, ümmet coğrafyamıza aynı amaç ve benzer işbirlikçilerle saldırılarını sürdürüyor olmaları, coğrafyamızın maruz kaldığı tehlikenin büyüklüğünün boyutlarını idrak etmemiz açısından ibretlik bir durumdur.
Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamalarına göre Halepçe’de günümüze kadar 43 bin 753 kişinin ölümü, 62 bin 200 kişinin sakat kalması, doğrudan kimyasal silahların etkisiyle bağlantılıdır. Bu soykırım yaşanırken, bir milyona yakın insan yerinden yurdundan ayrılmak zorunda kaldı. Halepçe katliamı, Irak Yüksek Mahkemesi tarafından, daha çok konjonktürel siyasi hesaplarla ancak 1 Mart 2010’da soykırım olarak tanınabilmiştir.
Birleşmiş Milletler gibi, katliamları önlemesi gereken kuruluşlar, Srebrenitsa’da görüldüğü üzere, katliamlara aracı olma görevi bizzat üstlenmiş gibidirler. Yeryüzü vicdanı etkili bir evrensel hareketle ayağa kalkmadığı, mazlum kitleler örgütlü bir güç oluşturamadığı, Müslüman ülkeler birlik ve beraberlik içinde siyasi tavır alamadığı için, zalimler yaptıkları zulmün sadist zevkiyle; mazlum, yaşadığı acıların telafisi imkânsız kayıplarıyla kalmıştır, kalmaktadır.
Yaşadığımız coğrafya, neredeyse her gün bir acıyla, trajediyle anılır olmuştur. En az yüz yıldır tek gün yok ki, bir darbe, bir suikast, bir katliam, bir savaş, bir zulüm, bir göç, bir kıyamet yaşanmasın. Eşsiz zulümler, işkenceler, yıldırmalar, işgaller, tecavüzler bu topraklara neredeyse kader olarak yaşatılmaktadır. Önemli olan, açık bir insanlık suçu olan bu kitlesel kıyım ve katliamların hesabının sorulmasıdır. Hesap sorulamadığı için evrensel odaklar ve onlardan güç alıp cesaret bulan yerli işbirlikçileri, tecavüz ve katliamlarına fütursuzca devam ediyorlar.
Eğitim-Bir-Sen Şanlıurfa şubesi olarak, vicdanımızda ve hafızamızda yakıcı, öldürücü etkisiyle tüm canlılığını koruyan Halepçe katliamını lanetliyor, yeryüzünde işlenen tüm insanlık suçlarını telin ediyoruz. Barış ve kardeşlik ikliminin tüm yeryüzü coğrafyasını sarması için yaşanan acıları unutmayacak, unutturmayacak, bu uyanış, direniş ve diriliş mücadelemizi nesillere aktarmaya devam edeceğiz.”
AJANS URFA